Akapunktur’un kullanım amaçlarından bahsetmeden önce bizleride ilgilendiren pek bilinmeyen tarihinden kısaca bahsetmeyle yazıya başlayalım.
Akapunktur hekimi Dr.Yusuf Ziya Leventoğlu’nun araştırmalarına göre Akapunktur Türk’lerin bulduğu bir tedavi yöntemi Akapunktur hekimimizin yazısını önemli noktalarını değiştirmeden aktarıyorum
Akapunkturun Tarihi
Akupunktur yaklaşık olarak 5300 yıllık bir geçmişe sahiptir. İç Moğolistan’da Duo Lun Qi harabelerinde, 1963 yılında yapılan kazılarda, taş iğne bulunmuştur. Arkeologlar ve tıp tarihi uzmanları, günümüzden 4 bin yıl öncelerine ait olduğu düşünülen, yeşim taşından yontulmuş ve uçları sivriltilmiş taş iğnenin ilk akupunktur iğnesi”Bianshi” olduğu düşüncesinde birleşmişlerdir.
Yapılan araştırmalar sonucunda bu taş iğne üzerinde bulunan yazıların, eski Uygur Türklerine ait olduğu tespit edilmiştir. Doğu Türkistan’da Turfan Şehrinin yakınlarındaki Eski Uygur başkenti olan İdikutkasabasında, Uygur harfleriyle yazılmış, vücuttaki akupunktur noktalarını gösteren yazıtlar bulunmuştur. Ayrıca M.S. 50. yıla ait olduğu düşünülen 2 bronz heykel’de bu konudaki iddiaları desteklemektedir.
Akapunktur Türk İcadı mı?
Bu 2 bronz heykelin, Çinlilerden daha çok Uygur Türklerine benzemesi ve o dönemde bronz’a şekil verilebilen tek medeniyetin, Uygur Türkleri olması, akupunkturun ilk olarak Uygur Türklerince uygulandığını ve eğitiminin verildiğinin kanıtıdır. Bu 2 bronz heykel, “Pekin Geleneksel Çin Tıbbı Koleji, Çin Tıp Tarihi Müzesi’nde” sergilenmektedir. Bu konuda çalışmayı sürdüren Uygur Türklerinden Arkeolog Kurban Veli ve Dr. Nimet Reşidi’dir.
Ayrıca; 1991 yılında Alp dağlarının İtalya- Avusturya sınırında 5300 sene önce yaşadığı tespit edilen Ötzi / Buz adam diye adlandırılan bir ceset bulunmuştur. Buz adamın üzerinde 47 tane dövme tespit edilmiştir. Yapılan incelemelerde eklemlerinde problem olduğu tespit edilen buz adamın dövmeleri eklem tedavisinde kullanılan vücut akupunktur noktalarına denk düşerken bu dövmeler Türk motifleri şeklinde olduğu görülmüştür.
İbn-i Sina, akupunkturda önemli bir yer tutan vücuttaki enerji kanalları veya meridyenlerden bahsetmiş ve akupunktur teşhisinde kullanmıştır. İbn-i Sina, hastalandığında kendisini, son günlerine kadar kemik iğnelerle tedavi etmiştir.
1465’te Şerafettin Sabuncuoğlu’nun Fatih Sultan Mehmet’e hediye ettiği kitabında bazı akupunktur noktalarını (P6 ve Lu9) resmetmiştir. Memleketi olan Amasya’da, kas spazmlarına tavuk kemiğinden iğnelerkullanılarak tedavi etmiştir.
Tarihininden biraz bahsedip merakımızı bi nebze olsun giderdik sonra tedavi kullanım alanlarına geçelim
Toplum arasında zayıflama yöntemi olarak bilinen akapuntur, aslında insan bedeninde ki enerji dengelerini düzenlemek, insan vücudun da oluşan hastalıkları ve fonksiyon bozukluklarını ortadan kaldırmak amacı gözetilerek uygulanıyor.
Akapunkturun Uygulanışı
Vücudun belirli noktalarına ince uçlu özel iğneler batırılarak yapılan bu tedavi; ağrı, halsizlik gibi belirtiler ve psikolojik problemlerien aza indirerek rahatlama sağlatıyor. Bununla birlikte akupunkturun, kanserden veya tedavi sürecinde ki yan etkilerinden kaynaklanan pek çok şikayeti de azalttığı bilinen bir gerçek.
Ana Hatları İle Akapunktur Tedavisinin Kullanım Alanları;
- Böbrek ağrısı
- Kadınlarda Menopozal şikayetler
- Baş ağrıları
- Sigara bırakma Çalışmaları
- Çocuklarda idrar kaçırma
- Kas, eklem ve bel ağrıları
- Sebebi belli olmayan yüksek tansiyon